Odaya yayılmış puslu bir hava vardı, loş ışıkların altında kızgın bir enerji yükseliyordu. O amoral folloş, kirli arzusunu dizginleyemeyen bir yılan gibi kıvrılıyordu yatakta. Yarağını sımsıkı tutan adam, onu hiç acımadan yere yatırmıştı; her hareketiyle amcığını daha derinlere saplıyor, onun acı ve hazla karışan iniltilerini duymaktan büyük zevk alıyordu. Kızın dudakları neredeyse yırtılmıştı, o iğrenç saksoyu yalayıp yutarken gözleri parıldıyor, tüm bedenini sanki kökleyiciye teslim ediyordu.
Adamın sert dayaması karşısında amcığının içine dolup taşan bu pislik, adeta kendinden geçiyordu. Onun dibine vura vura köklüyor, kızı hırpalıyor, her anını acıyla süslüyordu. Kadının vücudu terden kaplanmıştı; göğüs uçları dimdik olmuş, ısırılmaya hazır hale gelmişti. Sert yumruklarla bele vuruyor, onu aşağılayarak en dipten çırpıyordu. Kızın amını yana açıp oraya da geçirilirken çıkardığı sesler cabasıydı; sesini duyurmak için kesik kesik “Ah! Yok artık!” diye bağırıyordu.
Yarağı inlete inlete hızlanan adam azgınlığının esiri olmuştu; o şaşırtıcı derecede genişleyen amcığa daldığı anlarda kızın gözlerindeki leş gibi parıltı bile ona yetiyordu. Kadın artık tamamen teslim olmuştu; boğazından çıkan hırıltılar ve derin nefes alış verişleri ortamda çılgınca yankılanıyordu. Siyah saçları dağılıp yüzüne yapışmıştı; dilini çıkarıp yarak başını yalarken gözlerinin içindeki delilik iyice su yüzüne çıkmıştı.
Son darbeyi indirdiğinde kızın bedeninde şiddetli bir titreme başladı; amcığına saplanan bu kalınca yarakla birlikte bacaklarını açıp sonuna kadar dayanıyordu. İnilti ve nefeslerin birleştiği o anda adam tüm kudretiyle üzerine boşaldı; sıcak sıvısını kızın içinde çalkalıyor, onu kendi pisliğine boğuyordu. İnlemeler daha da yüksek sesle çıkarken kadın kendinden geçip yere serilmişti. Bu iğrenç şehvet oyunu böylece kanlı canlı sona ermişti ama ikisinin aklında yalnızca bir şey vardı: yeniden aynı paketsiz kökleme cehennemine atlamak…